Önce Kadınlar ve Çocuklar

Ortadoğu’nun en beter aldatmacalarından biri şudur:

O kadar çok karmaşık bir politik ortam vardır ki dünyanın geri kalanıyla ilgilenecek zamanınız olmaz. O kadar çok olay olur ki hiçbir şey yapmasanız da bu olaylarla ilgili sadece konuşmak bile sizi anlamlı bir meşguliyetiniz olduğuna inandırır. Bizler, bu bakımdan Ortadoğulu sayılırız. Ortadoğululaştırıldık diyelim. Ve Ortadoğu bir coğrafi bölge değil, bir var olma biçimidir. İnsanlık ailesinin en dış çeperinde gerçekleşen bir var olma biçimi. Hem dünya politikasını belirleyenler izin vermezler sizin dünya ile ilgili konuşmanıza (“Türkiyelisin, Türkiye’den bahset sadece. Büyüklerin işine karışma”) hem de siz dünyanın geri kalanına ayıracak vakti bulamazsınız. Elif Ilgaz, “Bir Ülke Nasıl Kaybedilir” (How To Lose A Country) kitabında anlattığım gibi onu geçen yıl aradığımda şöyle demişti:

“Yahu galiba geçen hafta Üçüncü Dünya savaşı çıkıyormuş ama biz arkadaşlarımızın davaları arasında koşturmaktan takip edemedik.”

Kuzey Kore ile ABD arasında nükleer silah itişmesi vardı o ara ve ABD donanması Pasifik Okyanusu’na savaş filosunu göndermişti.

 

Dünyanın geri kalanında üç şey konuşuluyor şu anda. Kadınların politik iktidarı erkek egemen ideolojiden devralma ihtimali; çocukların iklim krizi nedeniyle ayaklanışı ve sağ popülist dalgaya (bizim on beş yıldır ihtisasını yaptığımız hadise) karşı liberal demokrasilerin çaresizliği. Ama “önce kadınlar ve çocuklar”.

 

Ne zaman ve dünyanın neresinde olursa olsun “Umut var mı? Nerede?” diye sorulduğunda son yıllarda aynı cevabı veriyorum:

“Kadınları takip edin. Genç kadınları takip edin.”

Şimdi bu cevaba şunu eklemem gerek:

“Çocukları takip edin. İsyan eden çocukları takip edin.”

Her şey 16 yaşındaki Greta Thunberg’in 2018 Ağustosunda İsveç parlamentosunun önünde dikilmesiyle başladı. Sonra bu güzel kız çocuğu Davos Ekonomi Zirvesi’nde bir konuşma yaptı. Ve şimdi Hindistan’dan ABD’ye kadar liseli öğrenciler okullarını boykot edip sokaklara dökülüyorlar. Thunberg “şirin” bir çevreci değil; açıkça söylüyor:

“İklim değişikliğine hayır! Sistem değişikliğine evet!”

Konuya ilk eğilenlerden biri olan İngiliz yazar George Monbiot “Kuşaklar Arası Hırsızlık” kavramını ortaya attı. “Çocuklarımızın geleceğini çalıyoruz” diye söylediğimiz meseleyi kavramsallaştırdı. Şimdi isyancı çocuklar “Önceki kuşak onların yaşadığı dünya güzelliklerini bizim yaşamamıza izin vermiyor; bizden insan haklarımızı çalıyor” diyorlar. Onların olanın ellerinden alınmasından dolayı öfkeliler. Çocuklar gibi şen değiller, çocuklar gibi öfkeliler.

 

İşin ironik tarafı şu; dünyanın sözüm ona en gelişmiş, en olgun demokrasileri bile bu durumdan tedirgin olmaya başladı. Belçikalı bir bakan “Bu çocuklar bu eylemleri kendileri düzenliyor olamaz, muhakkak arkalarında bir güç var” benzeri şeyler söyledi. Çocuklar nerede sokağa çıksalar siyasilerden benzeri açıklamalar geliyor. Siz daha iyi bilirsiniz de bu bir kitleyi şiddet yoluyla bastırmadan önce söylenen son söz değil midir?

Çocuklar yetişkinleri ürkütmeye başladı.

 

Kadınlar, erkek egemen dünyayı ürkütmeye başladı. Çünkü müdanasızlar. Müdana, Arapça bir sözcük. İyi görünmeye, yaranmaya çalışan anlamına gelir ve kadınlar iktidara ne iyi görünmeye ne de yaranmaya çalışıyorlar. Güçleri de buradan geliyor: İyi görünerek, yaranmaya çalışarak iktidardan hiçbir şey elde edilmeyeceğine dair üç bin yıl boyunca sınanıp onaylanmış bilgilerinden. Her 8 Mart’ta Türkiye’deki politik durum ne olursa olsun sokakları mora boyayan kadınların yarattığı politik güzellik yaratmaktan alı koymayan şey de bu. Kadınlığın/kadınların politik mücadelesi her türlü real politik meselenin üstünde ya da alttan alta kesintisiz ve tereddütsüz sürüyor, sürecek de.

 

Kadınların ve çocukların paralel olarak küresel düzeyde yürüttükleri kesintisiz ve güçlü mücadeleleri önümüzdeki yıllarda hem dünyayı hem de politikayı değiştirecek. Milenyumun ilk on yılında gördüğümüz küresel ayaklanmalarda hep bir kadın simgesi olması boşuna değil; Kırmızılı kadın, mavi sutyenli Mısırlı genç kadın, Tunuslu kadınlar… Yeni politik ayaklanmaya kadınlar damgasını vuracak, çocuklarla birlikte. Gemi batarken önce kadınlar ve çocuklar yüzmeye başlayacak.

 

Hasılı ey kâri, iyi şeyler olacak.