
NE ANLATAYIM
BEN SANA
En çok birbirimizin hikayelerini bilmemek çözülmez hale getiriyor ‘çilemizi’. Hergün ilmek ilmek çözülüyoruz biz. Bizi söküyorlar durmadan. Hikayelerimiz söküp söküp, dolaşık bir yün çilesi gibi önümüze atıyorlar. Çilemizle başbaşa kalıyoruz, karışıyoruz ve vazgeçiyoruz çözmekten, yeniden örmekten. Toplumsal bağlarımız, düğümleriyle bizi yıldıran bir çile gibi çözülmüş duruyor önümüzde.

Kitap
Hakkında
Ne Anlatayım Ben Sana, iki kez yazılmış bir kitap. İlkin Oğlum Kızım Devletim adıyla 1996 yılının Mayıs-Haziran ayları arasında ölüm oruçlarını anlatan bir kitaptı. Ancak Türkiye’nin sökülen hikayeleri bir yün çilesi gibi dolaşmaya devam edip F tipi cezaevleri, açlık grevleri, ölüm oruçları canlar almayı sürdürünce bu kez Ne Anlatayım Ben Sana adıyla genişletildi ve yeniden yazıldı.
Birbirimize dilsiz kalmamak ve bu kitabın bir kez daha yazılmaması umuduyla…
Görüşler
Türk halkının ne kadar çabuk unutabildiğini kanıtlarla sunan kitap. Dün yediğimiz yemeğin tezgahtaki bulaşıklarını gösteriyor bize . Biz yine de akşam yemeğimizi inkar etmeye devam ediyoruz. Bu unutkanlık iksirini kim aşılıyor bize. Üzerine düşünülesi kitap.
Okur Yorumu
Ece’nin neredeyse tüm kitaplarını okumuş biri olarak söyleyebilirim ki, en can acıtan kitabıdır.
Okur Yorumu
Pek kederli bir sözcüktür “umut”. Çünkü bütün sözcüklerden daha hızlı çağırır umutsuzluğu. Hele “umut var mı?” diye sormuşsa aramızdan biri, bilin ki çoktan düşmüştür omuzlar.
Okur Yorumu
“Ne Anlatayım Ben Sana?” sorusu kendi içinde öyle parçalıyor ki bilinçaltı dünyamızı, benliğimizi, ruhumuzu. Soruya karşılık cevap olarak hediye edilen bir soru aslında “Ne anlatayım ben sana?”, “neler var anlatacak bir bilsen” tadında ama “ne anlatsam faydasız” dercesine bir annenin çare bulunmaz isyanında, adeta bir tokat gibi çarparcasına “al işte sana” diye bağırırcasına, utandırırcasına..
Okur Yorumu
Ece Temelkuran ve ‘Sevgili Gökçe’si unutturulmaya çalışılan hikayelerin ardından gidiyorlar kapı kapı, şehir şehir bazen ‘tepe’ ‘tepe’.. Hani dünyadaki en uzak mesafe iki kafa arasındadır ya birbirini anlamayan , tepeleri de öyle düşünün birbirini anlamayan kafalar olarak.. Sık sık şikayet etse de yazar ‘ bu durum böyle artık ‘ diyor, yapılması gereken tepeler arasında mekik dokuyarak iki tepenin hikayelerini dinlemek,anlatmak ve aralarında bir dil oluşturmak..