
Gürültüde: Onurun suç ve cezası
“Biz çok iyi anladık, siz yeni öğreniyorsunuz. İzin verin de size başınıza gelecekleri anlatayım. Çünkü dünya halklarının bu küresel politik ve ahlaki çılgınlığa karşı birleşmekten başka bir umudu olamaz. Tek tek ulusların ve halkların zulüm ve baskı rejimlerine direnmesi bir işe yaramayacak. Tek bir çıkış yolumuz var; aklımızı ve deneyimlerimizi birleştirip beraber direnmek.”
Bir yıla yaklaştı sanırım, tam olarak bu cümleleri söylüyorum. Avusturalya’dan Amerika’ya kadar ve bir çok Avrupa ülkesinde konuşuyor ve tam olarak yukarıdaki cümleleri söylüyorum. Kimisi dikkatle dinliyor, kimisi şöyle şeyler söylüyor:
“Türkiye’de zaten demokrasi yoktu.”
“Türkiye zaten normal bir ülke değil.”
“Türkiye zaten devlet kurumları sağlam değildi.”
Hatta şu saçma cümleyi söyleyen de oldu:
“Türkiye Müslüman bir ülke olduğu için başına bunlar geldi.”
Cevap vermek zorunda kaldım:
“Sizi faşizmden Hıristiyanlığın koruyacağını sanıyorsanız iyi şanslar dostum!”
Ya da yargının ya da geleneksel muhalefet partilerinin ya da sivil toplum örgütlerinin…
Herkes gelen politik ve ahlaki felaketi görüyor ve herkes bizim bir zamanlar yaptığımız gibi “Nasıl olsa o kadar da ktü olamaz” diye düşünmek istiyor, bir şeylerin onları koruyacağına inanmak istiyor.
Oysa durum acil. Ve aciliyetin sebebi şu:
Biz çoktan öğrendik ki otoriter rejimler sadece siyasal baskı yaratmıyor, aynı zamanda insanları onursuzlaştırıyor. Korkuya yenik düşüp onursuzluğa meyil edenler çoğaldıkça onurlu kalmaya çalışanlar yalnızlaşıyor.
Bugünlerde, kendini en yüce insanlık değerlerinin koruyucusu olarak gören Avrupa ve kendini “özgür dünyanın lideri” olarak gören Amerika, bizim yaklaşık on yıldır yaşadığımız o kitlesel hayal kırıklığını yaşıyor ve korkuyor:
“İnsanlık onurunu korumak suç mu olacak?”
Evet.
Savaştan kaçıp Akdeniz’de her nasılsa ölmemeyi başaran yoksul Suriyeli sığınmacıların insandan sayılma hakkı ellerinden alındıktan sonra şimdi de onların insan olduğunu, yaşama hakkı olduğunu söyleyenler hain ilan ediliyor. Onlara ekmek ve su verenler suçlu sayılıyor. Sizin ve benim için akıl almaz sayılacak bu ahlaki çöküş hali normalleştiriliyor, yasalaştırılıyor. Ve bu normalleştirme sürecini Avrupa’nın, Asya’nın ve Amerika kıtasının otoriterleşen siyasi liderleri yönetiyor, cesaretlendiriyor. Maalesef insanlık onurunu, merhameti ve aklı selimi savunacak kadar güçlü bir siyasal hareket henüz küreselleşemedi. Ama küreselleşecek, başka çaresi yok.
İnsan kendi başına bırakıldığında iyidir. Ben buna inanmayı seçtim. Hem politik hem de ahlaki bir tavır olarak. Bu, ispatlanacak bir şey değil. Bu bir aksiyom. Ne tersi ispatlanabilir ne kendisi. Ama ancak bu seçimi yaparsak daha çok insana benzeyeceğimizi, tek onur duyulacak özelliğimiz olan güzellik yaratma yetisine hakkını vereceğimize inandım. Buna inanların cezalandırılacağı bir dünya kurulacak, eğer yeterince güçlü olamazsak. Hem siyaset hem hayat devam etmekle ilgilidir. Merkezi mesele budur. Devam edelim arkadaşlar. Sadece devam edelim. Bizim değil onların deli olduğunu söylemeye devam edelim.