Gürültüde… İyiye meyil, Güzele doğru

Sanki fukara köyün simyacısıyım. Teneke öte beri yığılmış kapıma, bütün köy gözümün içine bakar altın edeyim diye.

 

Çünkü bu gürültüde, öyle bir şey söyleyeyim ki sebebin ben olayım; pes etme. O kadar güçlü bir şey söyleyeyim ki kalbinden kirli üstüpü gibi sarkan o tümör sökülüp gitsin. Bir söz ki bu dünya, öteki dünya teferruat olsun; üçüncü bir dünya kurulsun. Biz söz; kötülüğün kellesini tek darbede alsın, bir çocuğun tahta kılıcı gibi tereddütsüz.

 

Aniden buluvereyim o sözü. Meteliksizken cebinde 200 liralık banknot çıkmış gibi, bozuk araba dağ başında kar altında aniden çalışmış gibi, işsiz kalmışken bir dosttan “Gel yarın başla kardeşim” diye gelen telefon gibi, “Sen haklıydın” demesi gibi bir küskün ahbabın- aniden müjde gibi geliversin. “Doğru yahu!” deyiversin herkes okuduğunda. Herkesin gözünün önündeymiş de kimse görememiş nedense, alıp elime o kayıp sözü “İşte burada” demişim, hemen size vermişim, herkese pay etmişim… olsun. Bu deli gürültü bitsin, “nar gibi domatesleee beyaz peynir” gibi bir sabah zindeliği, gün berraklığı gelsin bakışımıza. Son on beş yıl olan kötü her şey silinsin, eski masalar kurulsun, “Neydi o yahu!” densin gülünsün.

 

Ancak heyhat, ben ne çaresiz şey. Tek başına dünyanın  derdini bu cılız Atlas nasıl yüklenecek! Teneke ne yapsan yine teneke.

 

Bu gürültüye, bu hırgüre derman olacak o sözü bir kişi tek başına icat etmeyecek. Ben, o işlere yaramaz. Şiire yarar, anlamaya, anlatmaya yarar. Dünyayı değiştirmeye yaramaz. Tek başına “merhaba” diyemezsin kimseye eğer büsbütün delirmemişsen. Ve ancak bir merhaba ile başlar dünya değişmeye. Tenekenin altın olma ihtimali o merhabadadır. Merhaba!

 

Hangi dilden olduğu tartışılsa da, her dil kendince sahiplense de İsfahan’dan Mostar’a, merhabanın anlamının içinde ferahlık olduğu kesindir. “Gel buyur” da var içinde o sözcüğün, “Benden sana zarar gelmez” de. Barış da muhabbet de. Bir ihtimal var o sözcükte, iyi bir ihtimal, ihtimallerin en iyisi hatta. Bir ihtimale daha inanmak var, ölmek değil, yaşamakla ilgili. Ben ancak o ihtimali var edebilir ve ben, dolayısıyla sen de o ihtimale inanmakla yükümlüyüz. Ahlaki bir sorumluluk olarak – ve hatta  işler iyiden iyiye kötüleşmişse ahlaki bir zorunluluk olarak.

 

Gürültüde yazıyorum bu sözleri. Çünkü kayıtlar böyle tutuluyor gürültüde. Tarih boyunca böyle. Okudum, baktım, benim gibiler, sizin gibilere böyle fısıldayarak neredeyse, böyle gürültülü zamanlarda “Buradayım” diyor, sormak için “Ey okur sen neredesin?” Gürültüde bizim gibiler birbirini bağırarak değil, fısıldayarak buluyor insanlık tarihinden öğrendiğime göre.

 

Bir sınavdan geçiyoruz hep birlikte. Anadolu kadar küçük değil sınav, dünyanın yeni kıtasında süren bir korku sınavı bu. Korkuyla denenen insanlık –kaç kere söyledim acaba bunu?- ancak bur ruh posasıyla kalır geriye. Korku, insana göre değil. Onlar hep beraber, biz… Sen ve ben. Yetmez mi?

Seninle ben birbirimizi dövmemeliyiz. Seninle ben bir de birbirimizi sınava çekmemeliyiz. Seninle ben bir ihtimal yaşamakla ilgili. Seninle ben “merhabayı kesmemeliyiz”. Çünkü orada bir ihtimal var. Son ihtimal orada.

 

Yalnız değiliz. Kaç dilde insanlara sordum, senin gibilere, benim gibilere, hepsi senin gibi, “Delirtmeye mi çalışıyorlar bizi?” diyor, sonra zaman geçiyor “İmkanı olan delirsin” diyorlar, en son, bütün şakalar bitince durup soruyorlar senin gibilerle benim gibiler, “Ne yapmalıyız?”

 

Yazar, bu çağda fukara köyün simyacısı, kapısında bir teneke yığını. Yazar, devrim yapmakla değil, geleceği bilmekle de değil ama tenekeyi nasıl altına çeviririz, bu gürültüden bir şarkı nasıl çıkarırız, hangi söz bu yolu açar, bunu düşünmekle sorumlu. O sebepten işte, ben fakir, kapıyı açıp bağırıyorum, “Toplanın ey ahali!” Herkes kulak kesiliyor, sanıyorlar ki icat işi tamam, kurtulduk bu teneke yığınından. Ben de diyorum ki, içimin en içinden, “Merhaba!” Köylü  gergin, köylü umutsuz. Birazdan eşek sudan gelene kadar dövecekler beni. “Durun” diyorum, “Buldum yahu!” Son bir şans veriyor öfkeli kalabalık. “Merhaba!” diyorum. Bağırıyorum. Yüz kere belki, “Merhaba!” İçlerinden birinin anlamasını bekliyorum. Çünkü öfkeli kalabalıkları bir kişinin tereddüdü bile iyileştirir. Ve teneke ancak iki kişilik ilişkilerde dönüşmeye başlar altına. Sonra çoğala çoğala.

O sebeple Merhaba! Merhaba… Bir insanı sevmekle… İnsanı sevmekle… Zarafetle, cömertlikle, özenle, inatla.