
Bir kadın bir kadın için ne yapabilir?
Bir kadınla tanıştım. Canlı bir kadın. Yaşayan her şey canlı değildir, bilirsiniz. Gerçek biri. Nitekim o daha da nadir bir erdem. Antropolog ve gazeteci. Ne güzel bir birleşim. Adı Sally Warhaft. Avustralya’da tanıştık. Sahnede kitabım hakkında konuşacaktık, sebep buydu. Böyle durumlarda öyle aman aman samimiyetler kurulamıyor. Genellikle şöyle oluyor; tanışıyorsun, kibarlık-kibarlık-kibarlık- SAHNE- kibarlık-kibarlık ve veda faslı. Fakat heyhat! Sally ile sahneye çıkmadan önce, mikrofonlar takılırken aniden ve tamamen yersiz bir biçimde çocuk meselesinden bahsetmeye başladık. Kırk beş yaşında ikiz annesi olmuş. “İlham verici” dedim, “İnsanı cesaretlendiriyorsun.” Güldü, “Benim döllenmiş yumurtalarımı en yakın arkadaşım taşıdı ve çocuklarımı o doğurdu.” Bir şeyi gerçekten ilginç bulunca susuyorum. Susup başımı salladım. Devam etti:
“Kadınlar tarih boyunca böyle şeyleri birbirleri için yaptılar. Birbirleri için çocuk doğurdular. Biz birbirimiz için böyle şeyleri yapabilmeliyiz.”
İki dakika sonra sahnede bir kaç yüz kişinin önünde dünyayı saran ahlaki ve politik deliliğin kökenlerini ve çarelerini anlatıyordum. Ve fakat kafamın arkasında o soru: Bunu benim için hangi kadın arkadaşım yapar? Ben bunu hangi kadın arkadaşım için yaparım? Yapabilir miyim? Yapsam bebeği verebilir miyim? Biri benim için yapsa bebeği ondan alabilir miyim? Rahim ödünç verilebilir mi? Bir kadın bir başka kadın için neler yapabilir? Düşünsenize…
- Yüzyıl disütopyaların yüzyılı. Artık kimse ütopya kurmuyor. İnsanlığın hayal etmeye mecali kalmadı. Ya da dünyanın fiziksel sonunun yaklaştığı bilgisi hepimizin hevesini kırıyor. Gezegenin en büyük hikaye anlatıcısı Netflix’e bakın, geleceğe dair bir tane güzel bir şey söyleyen dizi ya da film yok. Biraz talihsiz bir durum ama öyle görünüyor ki bu gezegenin ömrünün son çeyreğini kadınlar koşacak. Kadınların yüzyılı dünyanın son günlerine denk gelecek ama en azından muhteşem bir final yapma şansımız var! En azından kapanış bölümünde “Yine de bunca çile boşuna çekilmemiş demek” diyebiliriz! Bu da bir şey. Hiçbir şeyden daha iyi en azından.
Dünyayı son günlerinde –öyle görüyor ve inanıyorum- kadınlar yönetecek. Bir eski çapkının elden ayaktan düşmüş faslına denk gelen son sevgililer gibi… Ne yapalım, bizim payımıza da bu düştü diyelim ve düşünelim. Nasıl bir dünya istiyoruz, nasıl insan ilişkileri, nasıl bir güç dengesi, nasıl bir mülkiyet rejimi, yönetim biçimi, organizasyon modeli vesaire… Bu devasa model içinde, eğer insan ilişkilerine temel olacak kavramı arkadaşlık olarak seçersek, ki seçmeliyiz bana sorarsanız, kadın arkadaşlıklarının ahlaki ve hukuki rejimi ne olabilir? Çocuklar kime ait olur? Hepimizin olabilir mi? Bunu becerebilir miyiz duygusal olarak? Çocukları doğurmaya ama çocuğa “sahip olmamaya” yani?
Biliyorum seçimler var. Türkiye’de her zaman bir şey vardır çünkü. 1923’den beri kritik olmayan bir dönemden geçilmedi daha. Üstelik şimdi, kritikler içinde şampiyon olan kritik zamanlardan biri. Kimsenin ne mecali ne zamanı var böyle şeyleri düşünmeye, “hava kurşun gibi ağır”. Her şey Çok Güzel Olacak da, kolay olmayacak. Fakat bugünü belirleyecek olan şey gelecekle ilgili kurduğumuz hayallerdir; geçmişteki yenilgiler değil. Ve geleceğin sınırlarını kadınların seçtiği sınırlar belirleyecek.
Sally Warhaft benim hayaller kurmamı sağladı, ütopya kırıntıları. Dünyanın kahrının göğsüme bıraktığı değirmen taşını kaldırıp yerine göğüs kafesimi genişleten cinsten bir nefes üfledi. İmkanların sonsuzluğunu hatırlayınca mevcut duruma bambaşka bir perspektiften bakabilirsiniz ve böylece mevcut durumu dönüştürebilirsiniz. Ama önce insan kendine sormalı; ben ne yapabilirim? Sınırlarım nedir? Bugünlerde ben kendime bunları soruyorum. Ve size de soruyorum elbette. Nefes üflemeye çalışıyorum. Hissettiniz mi?